İnsanat Bahçeleri
1800'lerin sonu ve 1900'lerin ortalarına kadar Avrupa'da ve Amerika'da dünyanın dört
$ Dolar 38,4422 %0,02
€ Euro 43,8434 %-0,22
£ Sterlin 51,6026 %-0,22
Altın $3.309,44 %-1,03
Gümüş 41,19 %0,55
Yeni başlayan bir aşk… Evliliğin ilk zamanları… Uzun zaman sonra çıkılan tatilin ilk günleri… Yeni taşındığımız bir ev…
Ve ilk annelik gibi…
Umutla, sevinçle, aşkla başladığımız ‘ilkler’ zaman içinde hüsranla sonuçlanabiliyor. Çoğu kez de alışkanlığa dönüşüyor... Bazen dış etkenler, bazen yanlış kararlar, bazen iç çatışmalarımız nedeniyle ya bitiyor ya da tatsız tuzsuz, renksiz, ruhsuz sürüyor…
Sevinci, heyecanı hiç bitmeyen tek şey annelik!
İki çocuk, dört çocuk ne önemi var!
Doğduğu andan başlayarak, kokusunu ilk duyduğunuzda, göğsünüze ilk yatırdıklarında, ilk emzirirken o an, o muhteşem duygu…
O benzersiz duygu yıllar içinde dönüşerek sürüp gidiyor. İlkokul, ilk mezuniyet, evlilik, torun… Başarılar, başarısızlıklar… Sevinçler, üzüntüler…
İnsan bu dünyada bir tek çocuğundan vaz geçemiyor.
Yıllar geçtikçe bedenimiz daha az, zihnimiz daha çok yoruluyor.
Annelik hiç bitmiyor!
Hemen herkesin aynı düşündüğü bir konu var ki, o da çocuklarımızı yetiştirirken hepsine aynı davranmıyoruz. Sevgi değil söylemek istediğim…
Psikiyatr arkadaşımın anlatımıdır. Muayene için gelen üç kız kardeşle ayrı ayrı görüştükten sonra aynı anne babaya sahip olduklarına inanmakta zorlandığını söylemişti. Bu konu yayımlanmış kitabında da var.
İlk çocukta okuyup, teoride doğru zannederek deneyimlediğimiz pek çok şeyi ikinci çocukta yapmıyoruz. En azından benim için böyle.
***
Son yıllarda anneliğin kutsal bir kavram olmadığı üzerine görüşler var. Yeni bir kültürel boyutla birlikte ‘İyi annelik’ algısı günümüzde değişmekte. Anneler artık bağımsız, kendi tercihleri ile daha insancıl boyutta ve bireysellik temelinde anneliği tercih ediyorlar.
Çokça dile getirilen, “dokuz ay karnımda taşıdım. Saçımı süpürge ettim,” gibi söylemler kabul görmüyor. Görmemeli de…
Bebeğin dünyaya “merhaba” diyebilmesi için geçecek hamilelik süresi dokuz ay olduğu için dokuz ay taşıyoruz. Süpürge edilen saçların da çocuklara pek bir faydası olmuyor.
***
Bu yazıyı yazmama neden olan; o zaman yedi yaşında olan kızımın ‘ilk annelik’ notuyla paylaştığı bir fotoğraf. Yeni doğmuş kardeşini göğsüne yatırıp kollarıyla sarıp sarmalamış, ikisi de mışıl mışıl uyuyor… Küçük kızım, kardeşinin bakımında bana destek olmuştu hep…
O fotoğrafı görünce on on bir yaşlarımda küçük kardeşime yaptığım ilk anneliğimi düşündüm…
Sonrası ilk sevincim, hep sevincim çocuklarım…
***
Yıllar acımasızca geçip giderken hiç beklemediğiniz, düşünmediğiniz, asla olmaz dediğiniz bir gün bir bakıyorsunuz ki, yeniden anne olmuşsunuz…
Bir türlü yakıştıramıyorsunuz!
Önceleri saklıyorsunuz eşten, dosttan…
Bu son anneliğinizde çok yıllar önce sevinçle, mutlulukla deneyimlediğiniz her şeyi bu kez üzüntüyle ve içinizde bir yerlerde kabul edemediğiniz, ancak dile de getiremediğiniz bir acıyla yapıyorsunuz…
Yağmur yüklü bir bulut dolaşıp duruyor içinizde… Tam gözlerinize gelip yerleştiğinde, dudağınızın kıyısında ezik bir gülümsemeye dönüşüyor…
Karşınızda oturan, yanı başınızdan hiç ayrılmayan canınızı özlemek, yıllar önce sonsuzluğa uğurladığınız canınızı özlemekten çok daha fazla acıtıyor…
Bu öyle bir annelik ki, ille doğurmuş olmak gerekmiyor. İlk anne olmadan son anneliği büyük bir şefkat ve sabırla yapanlara bin sevgiyle…
***
Ne sevinçli, ne heyecanlı, ne güzeldir ilkler, başlangıçlar…
Yeni başlayan bir aşk… Evliliğin ilk zamanları… Uzun zaman sonra çıkılan tatilin ilk günleri… Yeni taşındığımız bir ev…
Sevinci, heyecanı hiç bitmeyen ilk annelik…
Ne zor, ne üzücü, ne acıymış son annelik!