Para
Kumarbaz bir tanıdığımız; dıdının dığdısı, biraz da hısım sayılırdı. Ben hacı amca
$ Dolar 35,4634 %0,01
€ Euro 36,5690 %0,02
£ Sterlin 43,3176 %0,05
Altın $2.674,59 %-0,07
Gümüş 34,04 %-0,09
Mizahın ve sözcüklerin ustası sözcükleri ustaca sıralamış.
Ülkenin geneli de böyle düşünüyor sanırım.
1 Ekim’de TBMM’nin açılması ile birlikte her sabah acaba başımıza
nasıl bir felaket gelecek diye uyanıyor, “Allah’ım bana sabır ver,
bunlara nasıl dayanacağız?” diye günü bitiriyoruz.
***
Tam 26 suç kaydı bulunan ve annesinin bile “ne olur alın bunu,
birinin ölümüne sebep olacak” dediği bir suç makinesi, gencecik bir kadın polisi öldürdü.
İstanbul’da surlardan bir kadının vahşice kesilen kafası, annesinin
babasının önüne atıldı, öldürülen iki kadın olduğunu ve bu vahşetin
bir kasap soğukkanlılığıyla işlendiği gerçeğini öğrendik.
***
Üzerine basa basa söylemek istiyorum ki, bu ülkenin en milliyetçi, en
Türkçü partisinin lideri Devlet Bahçeli, “Abdullah Öcalan gelsin
mecliste DEM Parti Gurubuna katılsın, örgüte silah bıraktırsın.” dedi.
Üstelik DEM Parti’nin de öncesinde umut affını da içeren 113 önerge
verdiği ortaya çıktı.
Takip eden günlerde İmralı da, “bunu yapacak pratiğe sahibim”
dedi, her şey gayet normalmiş gibi karşılandı.
***
Yerel mahkemeler, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarını
takmıyor, GEZİ tutsakları, Can Atalay ve Demirtaş hala içerde.
Tüm bunlar olurken, olabilecek en ilginç şeylerden biri oldu,
Kayyımlar görev başında, Esenyurt, Batman, Halfeti ve Mardin
Belediyelerine kayyım atandı.
Mardin Belediyesi’ne Ahmet TÜRK seçiliyor, AKP kayyım atıyor,
Ahmet Türk oy artırıp seçiliyor AKP kayyım atıyor,
Ahmet TÜRK oy artırıp seçiliyor, AKP kayyım atıyor,
***
Tam üç kez seçildi, ama bir türlü seçilemiyor, bir bırakmıyorlar ki
Mardin halkının iradesi tecelli etsin.
Üstelik terörist dedikleri Ahmet TÜRK de, hep Mardin’de, halkıyla
birlikte, aday olabiliyor, demek ki bir suç bulunamıyor.
Bir de üstelik nasıl bir teröristse, Devlet Bahçeli kendisini ve köklü
ailesini övüyor ve takdir ediyor.
***
Daha biz konuyu anlamaya, kavramaya çalışırken, ülkenin
başkentinde savunma sanayinin bir tesisine saldırı gerçekleştirildi, beş
kişi hayatını kaybetti, kendini patlatan ve son derece profesyonel
görünen teröristler kimdi, neydi, nereden gelmişti, güvenlik zafiyeti
var mıydı hala bilinmiyor, olayı takip etmeyi sanırım kamuoyu çoktan
bıraktı, üstelik unutuldu bile.
***
12 bebeğin, yoğun bakım ünitesinde, bile isteye öldürüldüğünü,
bebek yoğun bakımında büyük bir yolsuzluğun olduğunu, hastaneler
arasında eski bir sağlık bakanının hastanesi de olduğunu, sağlıkçıların
çeteleşerek, bebekleri eziyet çektirerek öldürdüklerini, SGK’yı
dolandırdıklarını öğrendik.
Başka ülkelerde hükümet düşürecek, bakan istifa ettirecek bu vahşet,
konu anlaşılmadan unutuldu bile.
***
Aynı gün hem 78 yaşında bir bekçi, hem 19 yaşında bir işçi inşatta iş
cinayetinde öldü, şimdi onlar grafiklerde bir sayı sadece.
KPSS’den iyi puan aldığı halde, mülakatta düşük puan alıp elenen bir
genç intihar etti, “öyle de ölecekti böyle de” diye düşünülmüş olmalı.
Bir gün bir inşaatta, bir sanayi sitesinde, iş cinayetinde ölmeden
maalesef canına kıydı.
***
Tekirdağ’daki Sıla bebeğin başına gelenler de unutuldu bile.
Ha bire üç çocuk doğurun deyip, anneliği kutsayan AKP, ne çocukları
ne de annelerini hiç korumadı, koruyamadı.
Narin’e ne oldu hala bilmiyoruz, günler oldu, güya Ankara’dan özel
ekip gitmişti bir türlü çözülmedi, o garabet aile hala sır küpü.
5 yaşındaki Şirin, İstanbul’da taciz edildi ve öldürüldü,
Rojin neden öldü, intihar ettiyse neden etti, hala sır,
***
İnsanın vicdanının söylemeye, anlatmaya, hatırlatmaya kalbinin
dayanamadığı beş bebek, açlığı yokluğu anlat bize denilse bile hayal
edemeyeceğimiz bir evde yangında öldü.
Anneleri, yaşam tarzı, hurda toplaması, babası, işlediği suçlar, yoksul
ve suçlu olmalarına rağmen, neden beş çocuğu olduğu bile daha çok
ilgi gördü.
***
On sekiz kere gidip, o evde beş çocuğu, o şartlarda bırakabilen kamu
görevlileri, sıcak yuvalarına, sıcak yemekleri olan evlerine gitti, kendi
çocuklarının başını okşadı. O mahalledeki komşular, muhtar, belediye
meclis üyeleri, belediye başkanı, tüm yetkililer hiç ama hiç utanmadı,
yaşam rezilcesine devam etti.
***
İstanbul’da bir kadın, bebeğinin biberonuna tiner koyarak öldürdü,
Bir çocuk AIDS’den öldü ve babasının istismarı nedeniyle AIDS olduğu ortaya çıktı.
Talan edilen orman, dere, ırmak ve göllerde içler acısı, ihale çeteleri
yağmalamaya doyamadı, yaşlı neneler gözleri yaşlı, titreyen elleriyle
eylem yapıyor.
***
Dul ve yetimler 8-10 bin TL ile yaşıyor,
Emekliler 12.500 TL ile yaşıyor,
Asgari ücret 17.002 TL,
Yoksulluk sınırı 70.835 TL,
Açlık sınırı 20.478 TL
***
Dar gelirli vatandaşımız için kasap, et, balık, tavuk büyük lüks, hatta hayal.
Kiralar 15 -25 bin TL arasında, herkes ya kiracısıyla ya ev sahibiyle
mahkemelik, düğün davetiyesi gelecek diye kara kara düşünen
insanlar çeyrek altının yanına bile yanaşamıyor.
Sahi ya bu nasıl bir hayat, gerçekten biz ne zaman mutlu olacağız.
Ne zaman huzurla uyuyup, umutla uyanacağız.
Tüm bunlar ve daha nice trajedi yaşanırken, bizim YÜZÜKLERİN
EFENDİSİ de parmağına yüzük takıp klip çekiyor.