Gergerlioğlu: Kürt meselesinde süreç yürümezse iktidar hepten sıkışır!
02 Mayıs 2025 10:48

Gergerlioğlu: Kürt meselesinde süreç yürümezse iktidar hepten sıkışır!

DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, kamuoyunda yeni çözüm süreci olarak bilinen süreç hakkında gazetemize bazı açıklamalarda bulundu. Gergerlioğlu, “Erdoğan demir yumruk politikasıyla işleri yürütüyor. Devlette ele geçirmediği yer yok. Bunu biz görmüyor muyuz? Ekonomi çok kötü. Daha da kötü olacak. Onun için bir erken seçim beklemiyorum. Fakat Kürt meselesinde süreç yürümediği taktirde ise iktidar hepten sıkışır. Ve orada farklı bir durum olabilir” dedi

Ergün Demir Tüm haberleri

Sayın Gergerlioğlu, yürütülen sürecin zor bir süreç olduğunu tahmin etmek zor değil. Şu an süreç ne durumda, devam ediyor mu?

— Evet, süreç devam ediyor. Ancak kolay bir süreç değil. Daha önce bir kez denendi, 2-3 yılda sona erdi. Bu kez Meclis’in haberdar edilmesi önemli bir avantaj. MHP’nin destek vermesi de önemli. Hatta sadece destek değil; Devlet Bahçeli bu süreci başlatan isim. Bunların hepsi sürecin önemli avantajları ve güç noktaları. Bu meselenin bir şekilde çözülmesi gerekiyor, çünkü Türkiye ciddi anlamda kan kaybediyor. Aklı başında insanların bu sürecin bitmesi için gayret göstermesi gerekiyor. Ortadoğu’da yaşanan bazı gelişmeler bu süreci tetikledi. İsrail’in güçlenmesi, Kürtlerin önemli bir aktör hâline gelmesi bu sürecin başlamasına neden oldu. Suriye’de bir boşluk oluştu. Bölgenin önemli bir gerçeği Kürtler. Kürtleri yalnızca bir örgüt parantezine alarak kimse dışlayamaz. Irak’ta, Suriye’de ve Türkiye’de milyonlarca Kürt yaşıyor ve hepsi çözüm ve adalet arıyor.

BİR DEVLET KARARI VAR ORTADA

Yeni çözüm süreci olarak adlandırılan bu süreci sadece Cumhur İttifakı talebi olarak değerlendirmek yeterli olur mu?

— Türkiye bu noktada önemli bir inisiyatif aldı. Gördüğümüz kadarıyla ortada bir devlet kararı var. Biz de her şeye rağmen çözümden yana olduğumuzu Meclis’te dile getirdik. Tüm dışlamalara, ötekileştirmelere rağmen barıştan başka çare olmadığını söyledik. Ortadoğu ve Türkiye gerçekliği bu süreci kaçınılmaz kıldı. Görüşmeler ve 27 Şubat açıklaması süreci biraz daha netleştirdi. Şu an İmralı açısından bir aksilik görünmüyor. Belirlenmiş bir yol haritası çerçevesinde süreç ilerliyor. Büyük bir aksilik olduğunu düşünmüyorum ama bu elbette kolay bir süreç değil. Türkiye'nin en önemli meselesi Kürt meselesidir ve çözümü kolay değildir. İstenen hızda gitmeyebilir, bu da çok şaşırtıcı bir durum değil. Nisan sonunda silah bırakılacağı söylendi ama ben bu kadar hızlı ilerleyeceğine inanmıyordum, basına da bu yönde açıklamalar yapmıştım. PKK, kendi kongresini toplayarak silah bırakma konusunda karar vereceğini açıkladı. Ancak İmralı’daki şartların iyileştirilmesi ve kongreye izin verilmesi yönünde uyarıları oldu. Şu an büyük bir aksilik yaşanmadan süreç ilerliyor. Biliyorsunuz, Sayın Sırrı Süreyya Önder’in geçirdiği kalp krizi nedeniyle sürecin geçici olarak rafa kalktığı bir dönem oldu. Ancak süreç devam edecek. Bu süreç elbette bir kişiye bağlı değildir. Milyonları ilgilendiren bir konudur. Partiler arasında da karşılıklı bir anlayış var.

İNSAN HAKLARI DEVLETİ OLMALI

“Terörsüz Türkiye süreci” olarak da adlandırılan bu yeni sürece muhalefetin bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

— Ana muhalefetin bu sürecin önünü tıkamak gibi bir tavrı yok. Geçmiş süreç daha çok devlet, İmralı ve Kandil arasında yürütülüyordu. Bu kez Meclis de bilgilendirildi. Genel başkanların soruları yanıtlandı ve tatmin edici bir hava oluştu. CHP’den ciddi bir itiraz gelmedi. MHP tabanından da ciddi bir karşı çıkış yok. Zaten Devlet Bahçeli süreçte son derece ileri açıklamalarda bulundu. İYİ Parti ve Zafer Partisi’nin itirazlarının çok anlamı yok. Ana aktörler karşı çıkmıyor. Süreç ilerliyor. Silah meselesi de artık son bulmalı. Demokratik bir çerçevede bu mesele çözülmeli. Hiç kimse silahı kalıcı çözüm olarak görmüyor. Silah geçicidir, barış kalıcıdır. Dünyadaki en uzun savaşlar bile bir gün sona erer. Bu süreç de bir şekilde sonlanacak. Anayasal ve yasal değişiklikler de gerekiyor. 19 Mart olaylarıyla bir kez daha gördük ki Türkiye sistemsel bir çıkmazda. Bu sadece CHP için değil, bizim için de geçerli. Cezaevleri tıka basa dolu. Güvenlik devleti anlayışından insan hakları devleti anlayışına geçilmesi gerekiyor. Aksi hâlde sadece DEM Partili değil, CHP’li ya da Zafer Partili de mağdur olur. Ümit Özdağ da Erdoğan’ı eleştirdiği için hapse girdi. CHP’den İmamoğlu da tutuklandı. Sayın Selahattin Demirtaş 8-9 yıldır cezaevinde. Keyfilik düzeni bu. Anayasal düzenin bypass edilip KHK düzeninin kurulması budur. Hukuksuzluklara ses çıkarılmazsa vatandaşın huzuru kalmaz. Ülkenin en büyük şehrinin belediye başkanını ne olduğu belirsiz gerekçelerle tutuklarsanız herkes tehdit altında hisseder. Bu yüzden esaslı bir sistem değişikliği şarttır. Türkiye, bir insan hakları devleti hâline gelmelidir.

EŞİT VATANDAŞLIK TEMELİNDE

Kamışlı’daki Kürt Konferansı sonrası AKP ve MHP’den gelen tepkiler süreci nasıl etkiler?

— Kürtlerin bir araya gelip konuşması gayet doğaldır. İran, Irak, Türkiye ve Suriye’de yaşayan Kürtler sorunlarını konuşur elbette. Farklı kesimlerden Kürtlerin bir araya gelerek çözüm ihtimalleri üzerinde konuşması son derece doğaldır. 27 Şubat açılımından da anlıyoruz ki burada bölünme ya da özerklik gibi bir teklif yok. Suriye’de Colani ve Mazlum Abdi çerçevesinde yürüyen bir görüşme var. Suriye’ye uygun bir çözüm arayışındalar. Ancak Türkiye’deki mesele, anayasal sistem içinde eşit vatandaşlık zemininde bir çözüm arayışıdır ve bu açıkça ortadadır.

DEMOKRATİKLEŞME TALEBİ

Yeni süreç kamuoyunda demokratikleşme beklentisi yarattı. Ancak siyasi iktidar, özellikle CHP’li belediye başkanlarına karşı sert. Bu şartlarda barış süreci yürür mü?

— Türkiye, anayasanın, yasaların ve insan haklarının hiçe sayıldığı bir anlayış nedeniyle bu hâle geldi. Bu anlayışın terk edilip normalleşmeye geçilmesi lazım. Adil ve eşitlikçi bir sistem şart. Kimseye ayrıcalık tanınsın demiyoruz. Cezaevlerini yakından takip ediyorum. 2024’te 709 kişi cezaevinde hayatını kaybetti. Biz önce 70-80 kişi sanıyorduk. Adalet Bakanlığı’na çok baskı yaptık, sonunda önergeme yanıt verdiler. İçeride büyük bir felaket yaşanıyor. Devlet sıkıntıları örtbas ederek süreci yürütmeye çalışıyor, ama bu işe yaramaz. Terörle Mücadele Kanunu kaldırılmalı. Bu yasa öyle bir yapıda ki, en ufak düşüncenizi söylediğinizde size “terörist” deniyor. Ben bunun mağdurlarından biriyim. Sıradan bir düşüncemi ifade ettim diye, milletvekiliyken cezaevine girdim. Anayasa Mahkemesi bunun bir saçmalık olduğuna hükmetti. 96 gün cezaevinde kaldım. Milletvekili güvende değilse halk nasıl güvende olsun? Şimdi CHP de aynı mağduriyetleri yaşıyor. 19 Mart’ta başlayan operasyonlarla çok sayıda genç tutuklandı. Suçları neydi? Barışçıl protesto yapmak. Bizim de demokratikleşme için yasal değişiklik taleplerimiz var. Çünkü şu an yaşananlar olağanüstü dönemlerin ürünü. Vatandaşı potansiyel tehdit olarak gören bir anlayış hâkim. Vatandaş eleştiri getirebilir. Bu neden tehdit olarak görülüyor? Diğer ülkelerde bu tür tepkiler olmuyor mu?

SİLAH NE ZAMAN BIRAKILIR?

PKK ne zaman silah bırakacak? Tahmini bir tarih var mı?

— Tarih konusunda bir şey diyemem. Bu işler kısa sürede olmaz. Örgüt, silah bırakmak için İmralı’daki şartların iyileştirilmesini, iletişim imkânlarının sağlanmasını ve kongre için güvenliğin temin edilmesini istiyor. Bu kongrenin Türkiye’de yapılacağını sanmıyorum. Ancak şu bir gerçek: Silah bırakmamakta ısrar eden bir örgüt olsaydı, “Silah bırakmıyorum, ne haliniz varsa görün” derdi. Ama böyle demiyor. O hâlde bu konuya yardımcı olunmalı, sürecin önü açılmalı. Hem devlet hem örgüt biliyor ki, silahlar sonsuza kadar süremez.

SADECE İÇ SİYASETLE İLGİLİ DEĞİL

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin "Gelsin Meclis’te konuşsun" tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

— Bu süreç sadece iç siyasetle ilgili değil. Dış politikayı da kapsadığı için Bahçeli’nin tutumu süreci engellemiyor. Elbette Bahçeli bir insan hakları savunucusu değil. İktidar da “Kürt sorununun çözümünü istiyoruz” dediğinde demokratikleştiğini söylemiyoruz. Aynı kafadalar. Ama mesele iç siyaseti aşan bir Ortadoğu meselesi. Ortadoğu’daki gelişmeler yeni şartlar oluşturdu. Bahçeli böyle radikal bir söylemi neden geliştiriyor? İç siyaset için mi? Sanmıyorum. Erdoğan’ın devamı için mi yapıyor? Ben buna inanmıyorum. Bahçeli “Gelsin, Meclis’te konuşsun” dedi, “Kongreyi Malazgirt’te yapsınlar” dedi. Daha ne desin? En ileri ifadeleri kullandı. Bu, dış siyasete dair bir yaklaşım. Ayrıca bu konuda yalnız da değil; ortada bir devlet aklı olduğu çok açık.

SÜREÇ YÜRÜMEZSE İKTİDAR DAHA DA SIKIŞIR

Muhalefet erken seçim talep ediyor. Siz erken seçim bekliyor musunuz?

— Şu an erken seçim beklemiyorum. Erdoğan yeniden aday olmak istiyor. 2027 sonlarına doğru bir formül üzerinde çalışıyorlar. Geçen dönem de herkes erken seçim bekliyordu, ama olmadı. Erdoğan gücü elinde tutmuşken neden erken seçim istesin ki? Ekonomi çok kötü ve daha da kötü olacak. Seçime girse kaybeder. Bu yüzden kendince bir toparlanma süreci yürütüyor. Sokaklarda protestolar artıyor ama Erdoğan devlette ele geçirmediği bir yer bırakmadı. Kimse itiraz edemiyor. Erdoğan güç olarak kendini görüyor ve “Güç bende, neden seçim yapayım?” diyor. Elbette erken seçim olmamalı demiyorum, ama iktidarın böyle bir niyeti yok. Ancak Kürt meselesindeki süreç işlemezse, iktidar daha da sıkışır. O zaman farklı gelişmeler olabilir.

Güncelleme: 02 Mayıs 2025 11:01
BENZER HABERLER
X