Ulugün: İzmit’te çıkarılan renkli heykeller dünyada sansasyon yarattı
11 Mart 2025 16:16

Ulugün: İzmit’te çıkarılan renkli heykeller dünyada sansasyon yarattı

Kentimizin tanınan isimlerinden, Tarihçi-Yazar, İZKSV Başkan Yardımcısı Feyzullah Yavuz Ulugün, "Doğu Roma’nın başkenti İzmit’te çıkarılan renkli rölyefler dünyada sansasyon yarattı. Bu renkli rölyeflerin bulunması çok önemliydi. Dünyaya bunu aktarabildik fakat kentimizde bunu çok fazla duyuramadık. Şu an geldiğimiz nokta en uç nokta mı, değil ama çok heyecan verici bir nokta. Benim için bir rüya gerçekleşti. Bu rüyanın bir sonraki safhası; Çukurbağ’ın altındaki tünellerin ortaya çıkarılması" dedi

Ergün Demir Tüm haberleri

-Sayın Ulugün, İZKSV yani Nikomedia Kazıları İzmit Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyorsunuz. Biraz bu vakfı tanıtır mısınız?

*Tabii ki. İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’in bir davetiyle Nikomedia Kazıları İzmit Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın kuruluşuna katıldım. 4-5 arkadaş vakfın kuruluşunu gerçekleştirdik. Amaç neydi? Zaten İzmit Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bir protokol imzalamak üzereydi. Nikomedia’dan çıkan eserlerin korunması ve daha başkalarının elde edilmesi, sergileniyor noktasına getirilmesi için. Çünkü böyle bir desteğe ihtiyaç vardı. Bir tanesi gitti Almanya’ya götürülmüştü. Oradan geri getirildi vs. Bu kentteki değerlerin korunması lazımdı. Çok yerinde bir politikayla bu vakfın kurulmasını Fatma Hanım ortaya attı. O arada da İzmit Belediyesi, Kültür Bakanlığı ile o sponsorluk anlaşmasını imzaladı. Kazılara sponsor olma anlaşmasını. Bu çerçeve içerisinde vakfımızın kurucularından biri de Tekirdağ Üniversitesi’nden Tuna Hoca’dı. Tuna Şare Ağtürk. Kadrosu Tekirdağ Üniversitesi’nde ama kendisi Oxford’da çalışmalarını yürütüyordu. Şimdi zaten tamamen Oxford’a geçti. Bu dönemin uzmanıdır kendisi. Onun danışmanlığında bu kazılar başladı. Kazılar Kocaeli Müzesi tarafından yapıldı. Bu arada o kadar güzel eserler çıktı ki, 62 parça en son yanlış hatırlamıyorsam. Bunlar müzede sergileniyor olmasa bile, uluslararası alanda birçok tanınmış arkeolog, bilim adamı bu eserleri görmeye İzmit’e geldi. Pek çok kişinin onların geldiğinden gittiğinden haberi bile olmadı.

-Çukurbağ’dan çıkarılan heykellerinin önemi nedir?

*Bu olay dünyada büyük bir sansasyon yarattı. Yaratma sebebi ne; rölyeflerin çok mükemmel olması. Ama daha da önemlisi renklerinin korunmuş olması. Biz şimdi bu beyaz gördüğümüz heykelleri hem beyaz zannederiz. Halbuki ilk yapıldığı zamanlarda boyalıdır o heykeller. Elbiseliyse elbise renginde boyanır, tense ten renginde boyanır. Burada da o renkler çok iyi korunmuş durumdaydı. Bu renkli rölyeflerin bulunması çok önemliydi. Dünyaya bunu aktarabildik fakat kentimizde bunu çok fazla duyuramadık.

-Bundan sonra kazılar nasıl devam edecek?

*Neyse o kamulaştırılmış parsellerde çalışmalar devam etti. Şimdilerde belediye bakanlıkla tekrar görüşüyor. Protokolü tekrar yenileyecekler. Ama bizim diğer parsellere doğru gitmemiz lazım. Çünkü orası sadece 300 metrekarelik bir alan değil, belki de 15 dönümlük bir alan. Ama bunun peyderpey gitmesi lazım. Ve bu ağır ağır gidecek bir iş. Şöyle bir örnek vereyim; benim rehberlik yaptığım dönemlerde, Efes’i gezdiğimiz zamanlarda, sadece tiyatro vardı. Efes tiyatrosu. Celsus Kütüphanesi diye sadece bir tabela vardı, başka hiçbir şey yoktu. Bakın 30 sene geçti aradan; tiyatro yine orada duruyor ama Efes’i tanıtan şey Celsus Kütüphanesi. Ama o 30 sene içinde ortaya çıktı. Yani bu iş uzun soluklu bir iştir. İnsanlar bu iş hemen olsun, burası canlansın isteyebilir. Olur ama yavaş olur bu işler. Bilimsel kazı yapılması lazım. Dolayısıyla Çukurbağ’da o parsellerin kamulaştırılması olayı var. Ve kamulaştırma için de para lazım.

-Bu sürecin ilerlemesi için en önemli ihtiyaç nedir?

*Bu kamulaştırma bakanlık aracılığıyla yapılması lazım ama önemli olan parayı bulmak. Bakanlığın bir bütçesi var, o da valilikler tarafından kesilen emlak vergilerinin yüzdelikleri var. Bu tip olaylarda kullanılmak üzere kesilir bu paralar. Böyle yerel bir kaynak da var yani. Yöneticilerimizin bunu kullanması lazım. Böyle önemli kazılarda kullanmaları lazım. Bu güne kadar yaptıkları önemsiz demiyorum, bunlar da elbette önemli ama bu çok önemli. Bu ileriki yıllarda, potansiyel olarak, ekonomik pastada bir dilim daha demek. Kültürel bir gaye ama ekonomik yönü de olacak ileride.

-Bahsettiğiniz paralar öyle büyük paralar mı?

*Şimdi örneğin Çukurbağ’da kamulaştırılması gereken bir parselin maliyeti 60 milyon. Bunu bulmak lazım. Başka çaresi yok, öyle kalamaz. Yerini vermek isteyen, satmak isteyenler var, ama para lazım. Biz ne yapıyoruz bu çerçevede vakıf olarak; belediyenin sponsorluğu altında giderken, iki tane kamu kurumunun anında çözemeyeceği işleri çözüyoruz. Bu kazının arkasında biz duruyoruz. Ama kendi ölçeğimizde. Nedir; orada çalışacak stajyer öğrenciler var, onlara burs veriyoruz. Onların masraflarını karşılıyoruz. Aniden bir şey gerekiyor, bir seyahat gerekiyor, yemek ihtiyacı oluyor, onları biz hemen anında çözüyoruz. Şimdi bunun dışında, her vakfa katılan kişi bir şey vakfetmek zorunda. Vakıf üyesi olabilmek için prensip olarak bu böyle.

-Vakıf olarak İzmit’te çıkarılan tarihi eserlerin biblolarını, tablolarını yapıp satıyorsunuz. Bunun nasıl bir katkısı oluyor size?

*Bunların dışında biz dedik ki, günübirlik ihtiyaçlarımızı da gideren, ama İzmit’in kültürel mirasına da katkı veren bir proje yapalım. Bölgenin kültürel mirasından olan eserleri yorumlayalım istedik. Bizim kadın sanatçılarımız var. Kadın sanatçılarımıza çıkan tarihi eserleri yorumlatıyoruz. Oradan hediyelik eşyalar çıktı. Yani bizim çok önemli ürünümüz var; hediyelik pişmaniye, onun dışında da bir şeyler olması lazım. Bu yerin kültürel mirasını değerlendiren bir üretim çarkı kurduk. O çarkın içinde, kazılardan çıkan objelerin yorumlarını sunuyoruz ve onları çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Bu anlamda ürettiğimiz ürünler de çok ilgi görüyor. Bu objelerin satıldığı yere gelen insanlara, oradaki gönüllü arkadaşlarımız tarihi bilgiler veriyor. İnsanların sorularını yanıtlıyor. İşin bilinçlendirme kısmı da var. Küçük ama çok yönlü bir proje oldu bu.

-Kentin tarihine katkıda bulunmak isteyen iş insanları olabilir. Bunlara ulaşmaya çalışıyor musunuz? Bir de bu iş sadece parayla çözülecek bir iş değil sanırım?

*Kendimizi çok iyi tanıtırsak ve kabul ettirirsek, yarınlarda birileri belki diyecek ki, ‘Ya ben size şu bağışı yapmak istiyorum. Şurada kullanılmak kaydıyla’ Bağış yapan kişinin isteğiyle süreç yönetilir. Daha ötesini söyleyeyim; belediye ile bakanlık arasında protokol imzalanırken, bir söz vermişlerdi bana; söze şöyle başlamışlardı; siz hiç rüyanızın gerçek olduğunu gördünüz mü? Ben şu anda onu yaşıyorum. Böyle bir rüyam vardı bu kentte, ben şu an da onu yaşıyorum. Bilimsel kazılar başladı. Bu rüyanın bir sonraki safhası, yani Çukurbağ ile ilgili olanı diyelim, Çukurbağ’ın altında bir de tüneller var.

-Bu tünellerin önemi nedir?

*Bu tüneller çok amaçlı tünellerdir. Kanalizasyon amaçlı, kaçma amaçlı, savunma amaçlı, taşıma amaçlı vs. 3 metre yüksekliğinde, 8-10 metre genişliğinde tüneller bunlar. Tüneller bütün kentin altından deniz kenarına kadar gidiyor. Şimdi kentin altındaki tünellerin turistik önemini bir düşünsenize. Kentin altında böyle bir gezi yaptığınızı düşünün. Hemen ileride, Cedit Mahallesinde sarnıç var. Şimdi bir özel mülkiyet sarnıç ama tarihi eser olduğu için öylece duruyor. Yüzyıllardır öyle duruyor, tabii ki bu haliyle korunamıyor. İstanbul’daki sarnıçların ne hale getirildiğini hepimiz biliyoruz. Muhteşem bir şey. İzmit’te de bunlar olabilir ama ne lazım; niyet lazım. Para tabii lazım ama önce niyet lazım. İnsanlar bunu kaygı sebebi kabul edip böyle bir şeye niyetlenecekler. Çukurbağ’ın dışında yok mu? Elbette var, Seka alanı var mesela. Orhan Mahallesinde tiyatro var. Astakos var karşı tarafta. Bir iki ay oldu, Döngel’de de yeni bir alan çıktı. Gani var yani, niyet olsun yeter ki.

-Vakıf olarak şu an daha çok Çukurbağ’a odaklanmış görünüyor. Bu tarihi kalıntılar sadece bu mahalleyle sınırlı olmamalı.

*Evet, mimari kalıntılar, özellikle de Çukurbağ çok önemli. Çünkü çok belli ki orası bir imparatorluk kültü. O dönemde imparatorlara tapınmalar var. Ya da benim düşünceme göre de bir devlet bazilikası. Devlet sarayı. Yani şu anki adliye sarayı, valilik vs. Ticari merkez Seka’da. İmparatorun sarayı ise büyük ihtimalle bugün bizim bildiğimiz Hünkar Kasrı’nın olduğu yerde. O eski İstanbul Caddesi denilen cadde, bugün İnönü Caddesi; o dönemde sütunlu cadde. Bu kadar önemli bir yapı ana caddeye açılır. Bu caddede o zamanki İzmit’in ana caddesi. Çukurbağ’dan başlıyor, Kozluk’a kadar gidiyor. Oradan biri Acısu’dan aşağıya iniyor, diğeri de Seka’ya doğru gidiyor. Seka’da ne var, Seka da agora var. Çarşı var, liman var. Ayrıca imparatorun karısının ve kızının sarayı var. Yani böyle bir İzmit söz konusu.

-İZKSV olarak öncelikli konunuz nedir?

*Bizim vakfımızın en önemsediği konu Çukurbağ’da yeni parsellerde yeni kazılar yapılması. Biz bu ışıklar çoğalsın istiyoruz. Bu ışığın şu an kendisi Fatma Hanım’ın kendisi. Gerçekçi olmak lazım, başka birinin elinden tuttuğu yok, biz de ona yardımcı olmaya çalışıyoruz. Kültür birikimli insanlar olarak bu konuya nasıl yardımcı olabiliriz, nasıl destek olabiliriz onun uğraşı içindeyiz.

-Az önce vakfın ürettiği ürünlerden, biblo ve tablolardan bahsetmiştiniz. Bunların satışı nerede yapılıyor?

*İzmit Belediyesi bizim vakfın ürettiği objelerin satışı için bize bir yer verdi. Bu yer Sabri Yalım Parkı’nda. Eski taksi durağı bu iş için kullanılıyor. Küçük bir yer ama insanların kolay ulaşabileceği bir yer. Biz bütün Kocaeli’ye ait kültürel değerlerin orada sergilenmesini istiyoruz. Bizim sanatçılarımızın yorumladıkları eserler ya bu yöreden çıkmış, ya da bu yöre ile ilgili şeyler. Mesela çıkma bir şey yok ama Anibal bizim bu bölgeyle ilgili.

-İzmit, gelişmiş bir Avrupa ülkesinde olsaydı ne olurdu?

*Bizim en büyük yanlışımız şu olmuş; burası sanayi kenti, karışmayın, karıştırmayın. Halbuki Avrupa’daki belli başlı kentlere bir bakın; hem sanayi kenti, hem kültür kenti. Her arkeoloji kenti, hem edebiyat kenti. Tüm bunların aynı anda olmasına bir engel yok ki. Yine de son 30 yılda bir yol kat ettiğimizi düşünüyorum. 30 yıl önce biz bunları dile getirmeye başladığımızda çevremizde 3 kişi bile yoktu. Şu an geldiğimiz nokta en uç nokta mı, değil ama çok heyecan verici bir nokta. Bugün kazıların yapılması, eserlerin göz önüne çıkması, dediklerimizin karşısında kimsenin duramamasını getirdi.

-Son olarak Tuna Şare Ağtürk hocanın bu sürece katkısının büyük olduğunu biliyoruz. Bir kitap yazdı bu konuyla ilgili. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

*Tuna Hoca (Tuna Şare Ağtürk) ‘Kayıp Roma Başkenti Nikomedia’nın Renkli Rölyefleri’ isimli kitabıyla Amerikan Arkeoloji Enstitüsünün kurucusu bilim adamı adına verilen çok çok önemli bir ödülü aldı. Bu ödül bile bahsettiğimiz konunun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bir alt belediye, yani İzmit Belediyesi bunu yapıyorsa, bence bugünden yarına, gecikmeksizin büyükşehir de Seka’dan başlamalı. Şu anda Seka’da resmi kurumlar var, adlarını vermeyeyim, kendilerine yer parsellemeye çalışıyorlar. Yapmayın bunu. Hazır elinizde nispeten bakir bir alan var. Arkeolojik açıdan nispeten bakir yerler buralar. Bakın Kağıtçılık Müzesi yaptılar, bir sürü parça oradan çıktı. Battı-Çıktı’dan çıktı. Battı-Çıktı’dan mermer sur çıktı. Mermer sur nerede olur? Çok önemli, mermer sur önemli bir yapının etrafında olur. Bu dünya bize babalarımızdan miras kalmadı, bu dünya bizim çocuklarımıza, torunlarımıza borcumuz. Biz bunları yapmak zorundayız; yapmalıyız, aktarmalıyız.

 
 
 
 
 
Güncelleme: 11 Mart 2025 16:37
BENZER HABERLER
lösev
X