“Günaydın Türkiye”
Devamında evden çıkıp yolda ayazı yiye yiye dünyayı idrak ediş. Karnına varmış sert kızarmış ekmekler yumuşarken; hep aynı yerde, tanımadığım bir amcanın çimenlerde hep aynı vakitte ıslatıp da kuşlara bıraktığı ekmek parçalarını buluş.
Yıl, böyle söyleyince belirsiz kaldı. Miladi takvime göre ya 2002 ya 2003. Lise yılları. Fenerbahçe takvimine göre ise Lorant’lı sezon. Galatasaray’ı 6-0 yenişin ya biraz öncesi ya biraz sonrası.
Bir gün, ilk saatlere denk gelen beden eğitimi dersinin olmadığı duyulduğundan önceki günden, okula geç gitme gibi bir “konfor” hasıl oldu. Yani ben, o amcanın kuşlara ıslatılmış ekmek bıraktığı vakitte dışarıda olamadım. Evdeydim. Fakat insan, alışkanlıktan yine aynı vakitler kalkar aşağı yukarı. Yine aynı zamanlarda kalktım ama herhangi bir telaşa kapılmadan. Bu sefer hiçbir doğum sancısını yaşamadan, çıktım odadan.
İki saat geç gitmenin getirdiği o konforla televizyonu açıp keyif yaparken, bir adam çıktı ekrana. Sanki hiç uyku ile ilgisi, ilişkisi olmayan haliyle, sesiyle doldurdu ekranı. Gazete kupürlerini bir panoya asmış, haberleri okuyup üzerine yorumlar yapıyordu ayakta. Kamera yakın çekim yaparken, sanırım kasapların et döveceği gibi bir aletle haberi, haberde bahsi geçen şahısları kıvama getiriyordu. Haberin içeriğindekiler de genellikle bakan ve milletvekilleriydi.
Bir adamın sabahın bu saatinde, bir televizyon kanalında, böyle uyanık vaziyette politikacı beyanatlarını alaya alması uyandırmıştı beni. Gözlerim açılmıştı daha bir. Böyle bir yayının varlığı hoşuma gitmişti. Beden eğitimi ya da eğitim günündeki herhangi bir aksaklık, o adamı, Metin Uca’yı izlemem için bir fırsat anlamı taşımaya başlamıştı. Programı izleyip de unutanlar, “hak edenler için haka dansı” dersem belki anımsarlar.
O sene, o sezon galiba birkaç kere daha izledim. Okul bitiyordu ve daha çok izleyeceğimi ummuştum sabahları. Sabahları onunla uyanacağımı farz ediyordum. Fakat hesaba katmadığım bir durum vardı, sonradan anladım. Ben uyanmayı umarken, ülke derin bir uykuya dalmaktaymış.
Yani özetle ülke olarak, ortada bir haka dansı olduğunu söyleyenleri izlemeyi değil bize ısrarla haka dansı yapanları tercih ettik.
Metin Uca, o programı bir daha televizyonda yapmadı. Muhtemelen yaptırmadılar. Özgür medya, yayıncılık açısından geriye doğru pedal çevirişin ilk hamlesi, onun bu programını yaptırmamak olabilir. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Çoraptan sökülen o ipin önümüzden geçişini yaşı yetenler hep beraber izledik.
Nasıl bir insandı, iyi bir gazeteci miydi, bunu tanıdıkları bilir. Hepsi yaptıkları paylaşımlarla anlattılar. Bu türde, bir gayrı samimi ağlama yazısı değil. Çünkü kendisini tanımadım. Ama bugün herkesin bir denge gözettiği, asıl düşüncesini ya da ortada aleni olanı bile söyleyemediği yerde, düşüncelerini samimi ve keskin bir şekilde ortaya koyan bir yayıncıydı, televizyoncuydu, yorumcuydu. Bu sebeple yaşadığımız ülke atmosferine dair çok şey anlatan bir sembollerden biri olabilir, tavrıyla. Bu tavrı yüzünden dolayı televizyonlardan sürülmesiyle.
Yazıda bahsi geçen programından bir sezon sonra, Uca sanıyorum haftalık bir talk show benzeri bir program yapmaya başlamıştı. O yayınlardan bir tanesinin açılışında yanında bir katalitik soba vardı. Konuşmanın sonunda sobayı ayağıyla devirmişti. Çünkü o hafta Urfalı türkücü Kazancı Bedih katalitik sobasından zehirlenerek hayatını kaybetmişti. Onca türkünün dilimizde olmasına sebep bir insanın ölümü bu kadar ucuz mu olmalı dediği bir konuşmaydı.
Kazancı Bedih, katalitik sobadan zehirlenip uykusundan uyanamamıştı. Metin Uca’nın da her fırsatta insanlara fark ettirdiği, uyanamama ve zehirleyenlerle ile ilgili bir derdi vardı.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Sorumluluk 21 Temmuz 2023 Cuma
- Annemin türküsü 14 Mayıs 2023 Pazar
- “Büyük adam, küçük aşk” 08 Mayıs 2023 Pazartesi
- İmamoğlu’nun aldığı çiçek 11 Nisan 2023 Salı
- Türkiye’nin sosyolojisi ve partiye giriş şifresi 03 Nisan 2023 Pazartesi
- Yeniden mi Refah? 24 Mart 2023 Cuma
- İnat ve direnç 22 Mart 2023 Çarşamba
- Yaşam üçgeni ve tercih 20 Şubat 2023 Pazartesi
- Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu davası üzerine dipnot 02 Ocak 2023 Pazartesi
- Zeki Müren, dans ve 100. yıl 31 Aralık 2022 Cumartesi