Koltuk

05 Mayıs 2025 12:38
Dedesi yine koltuğuna oturmuş sallanıyordu. Muzip bir yüz ifadesiyle ona takıldı.

“Dede, bir gün o koltuğu götüreceğim.”

“Nereye?”

 “Bizim eve. Çok rahat, keyifli bir koltuğa benziyor. Hep sen oturuyorsun. Biraz da biz oturalım.”

Dede torununun takılmasına aynı muziplikle cevap vermedi. Hafiften gülümsedi. Bu gülümseme “Rüyanda görürsün.” der gibiydi. Koltukta sallanmaya devam etti.

“Benim koltuk yerinde ve sağlam. Götürmek cesaret ister. Olduğu yerde gelip oturacaksın, oturduğun yere ağırlığını bırakacaksın. Ne demişler, taş bile yerinde ağırdır.”

 “Anlaşıldı, dedem. Keyfime düşkünüm, vermem; diyorsun.”

“Emek verince keyifli oluyor, rahat oluyor. Yaşadıkça anlayacaksın.”

“Dede, bu koltuk kaç yıllık. Ben kendimi bildim bileli var. Adeta koltukla bütünleşmiş, ona yapışmış gibisin.”

Dede, o günleri hatırladı. O zamanlar daha gençti. Torunları yoktu. Hatta parası pulu hiçbir şeyi yoktu. Koltuğu bir mobilya mağazasının vitrininde görmüştü. Görür görmez koltuğa aşık olmuştu. Tarif edilemez şekilde ona sahip olmak istedi. Çok ama çok isteyince olurmuş. Tıpkı filmlerde gördüklerine benziyordu.  Kendisini onun üstünde hayal etti. Çok havalı, çok güçlü görüneceğini düşündü…

“Buna mutlaka sahip olmalıyım.” dedi kendi kendine.

Koltuğu almaya parası yetmedi. Gece gündüz çalıştı, birikim yaptı. Birikimiyle yaptığı ilk yatırımdı. Çok da iyi yaptı. Koltuk ona uğurlu geldi. Sonrasında Sahip olduklarının sayısı hızla arttı. Sahip oldukları öyle parayla alınacak şeyler değildi. Gücüne güç kattı.

Hayatını ikiye bölse; koltuktan önce ve koltuktan sonra, derdi. Ve kesinlikle koltuğu almadan önceki hayatına asla geri dönmek istemezdi. Onun için de her ne olursa olsun koltuğuna sahip çıkmalıydı. Lekeli elleriyle kolçaklara sıkıca tuttu.

“Sahi dede, koltuğunu kime bırakacaksın?”

“Hak edene, bırakacağım.” dedi, koltukta sallanarak.

“Peki, hak etmek için ne yapmak gerekiyor?”

“Her şeyden önce güçlü olacaksın. Güçlü olmak için okuyacaksın. Okudukça aydınlanacaksın. Gücünü eğitimden, bilimden alacaksın. Gözlerin hep ileriye bakacak.”

“Yani okumak şart diyorsun.”

“Okumak şart, diyorum”

Dede torun arasında şakayla başlayan konuşma ciddiye dönüştü.

“Yani koltuk önemli, diyorsun.”

“Tabi ki önemli. Diyelim ki hak ettin ve oturdun. Koltuğu hor kullanmayacaksın, kibar davranacaksın. Bozulan yerlerini tamir edeceksin. En önemlisi de bütün evlatlarına eşit davranacaksın, adil olacaksın ki onlar sana saygı duysun. Baba olarak hepsini seveceksin, sevmeyi bileceksin. Koltuk seni taşıdığı için onur duymalı. O senden memnun kalırsa sen de ondan memnun kalırsın.”

“Peki dedeciğim, diyelim ki dediğin gibi olmadı. Hak etmeden aldım, oturdum. Sen ne yapabilirsin ki bana?”

“Benim bir şey yapmama gerek yok. Zaten koltuğa nasıl oturulacağını ve ona nasıl davranılacağını bilmediğin için koltuk tez zamanda dağılacak; dağıldığında toplamasını bilemeyeceksin. Bir gün bir bakmışsın yerdesin, düşmüşsün. Bunun örneklerini çok gördük.”

“Dedeciğim, diyorsun ki:

“Oturmadan önce hak edeceksin. Oturduktan sonra hakkını vereceksin.”

“Evet. Aynen öyle.” dedi ve koltuğunda sallanmaya devam etti.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazarın tüm yazıları
X