Duygusallık ve duyarlılık
tanımlanan bazı kişilerde gözlemlediğim bir şey var…
Bir başkasının yaşadığı bir üzüntüde –ki bu ölüm ya da yoğun bakım- gibi ağır bir süreç de olabilir, yapılması gerekenleri -telefon, cenaze törenine katılmak gibi- yapmakla birlikte, o zor zamanlarda bile kendilerini öncelemeleri… Yine yeniden uzun uzun kendi hastalıklarından ve sorunlarından bahsetmeleri…
Bir süredir duygusallık ve duyarlılığın farklı tutumlar olduğu üzerine düşünüyorum. Benimki yalnızca gözlemlerime dayalı bir görüşken, birazcık araştırdığımda düşüncemin doğru olduğunu gördüm.
En zor anlarında, başlarına gelen her türlü sıkıntıda bize başvuran -belki de sığınan demeliyim- ve nefes aldığını söyleyen insanların bir kısmı biraz rahatladıklarında, bizim bir sıkıntımız olduğunda hemen bunalır ve “sen de bu kadar ince düşünme,” der…
Duyarlı insanların en çok duyduğu sözlerden birisidir; “Bu kadar hassas olma, ince düşünme…”
Psikolog Gabor Mate, bunun yeşil gözlü birisine, ”bu kadar yeşil gözlü olma,” demeye benzediğini söyler.
Çünkü duyarlılık, toplumda güçsüzlük, hatta hastalık olarak görülebiliyor. Ve bu durum bazı kişilerde “utanma” duygusuna bile neden olabiliyor.
Konuyla ilgisi yok ama ben de korkularımızla ilgili örneğin -kedi ya da köpek için-; “Sana bir şey yapmaz ki,
korkacak ne var, neden korkuyorsun?” denmesini çok gereksiz bulurum.
***
Bir süredir hasta olan sevdiğim bir arkadaşımın ölüm haberini aldığımda üzüldüğüm, ağladığım için ağır bir şekilde yargılanmış ve azarlanmıştım…
Karşı tarafa göre zaten hasta olduğu için üzülmem gereksizdi. Oysa bir insan -üstelik dünya iyisi bir insan artık- yoktu yaşlı bir annesi ve yakınları vardı…
Elbette herkesin duyguları farklı olabilir. Ancak bu ve buna benzer duyguları yargılamak çok yanlış! Öyle insanlarla hiçbir zaman güçlü bir bağ kuramadım. İlişkiler hep yüzeysel kaldı…
Zaten insanı en çok yaralayan da fiziksel acılar değil, anlaşılamamak, haksızlığa, adaletsizliğe uğramak değil midir?
***
Bir şeyi ya da bir insanı kendimiz için seviyorsak duygusal, bir şeyi ya da bir insanı onun için, kendisi olduğu için seviyorsak duyarlıyız.
Bir şeye, bir insana karşı ilgili, bilgili ve sorumluluk duyarak davrandığımızda duygumuz duyarlılığa dönüşüyor. Ben buna; ”içselleştirmek,” diyorum ki fazlası bize zarar verebilir.
Duygu, elbette ki çok kıymetlidir fakat duyguyu değere dönüştüren duyarlılıktır…
Duygusallık kendi başına hiçbir şeydir…
Hatta haddimi aşmazsam, biraz da bencilliktir. Başkalarının başına gelen felaket, ölüm, hastalık her neyse bir yandan üzülürken, bir yandan da kendi başlarına gelmediği için şükürlerinin içinde kendilerinin bile ayırdına varamadıkları gizli bir sevinç saklıdır…
Kendi sorunlarını, hastalıklarını karşı tarafın başına gelenlere acıyarak teselli bulurlar.
Bazen, acı çeken, üzülen insanların yanında hiçbir şey söylemeden sessizce bulunmak, dokunmak bile çok şeydir…
Duygularımızı anlayan, anla(ya) masa da yargılamayan, saygı duyan insanlar çıksın yolumuza!
Diğerlerinden öyle çok var ki!
- Toplam 2 yorum

Mahmut Öztürk 22:21 - 07 Mayıs 2025
Önemli bir konuya değinen güzel bir yazı yazmışsınız! Selamlar...

Gül Fulya Yüksel 22:04 - 07 Mayıs 2025
O kadar doğru ki! Kaleminize, yüreğinize sağlık!
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Çalınan dikkat 24 Nisan 2025 Perşembe
- Merhaba baba 12 Nisan 2025 Cumartesi
- Bazen bir şey olur... 27 Mart 2025 Perşembe
- Evler de ölür... 08 Mart 2025 Cumartesi
- Kindarlık 19 Şubat 2025 Çarşamba
- Günlere düşen acılar 07 Şubat 2025 Cuma
- Virüsler ve aşklar 17 Ocak 2025 Cuma
- Kısa bir öyküdür hayat 31 Aralık 2024 Salı
- Çocukerkil aileler 18 Aralık 2024 Çarşamba
- Beklemek 29 Kasım 2024 Cuma