Kocaeli’deki sularda kurşun tespit edildi!

19 Nisan 2018 09:39
Sağlık Bakanlığı’nın açıklamadığı kanser raporunda Kocaeli’deki su kaynaklarıyla ilgili oldukça çarpıcı iddialar ortaya atıldı. Kocaeli’de alınan su numunelerinde çok ciddi kirleticilerin bulunduğu iddia edildi

Gıda Mühendisi Dr.Bülent Şık, Sağlık Bakanlığı’nın 2011-2016 yılları arasında yürüttüğü “Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli illerinde çevresel faktörlerin ve sağlık üzerine etkilerinin değerlendirilmesi projesi” hakkında çok ciddi iddiaları gündem getirdi. Önceki yazılarda çeşitli gıdalarda ve sularda tespit edilen kimyasal maddelere dair bulgulara yer veren Dr. Bülent Şık, bu kez de Kocaeli’de alınan su örneklerinde çok ciddi kirleticilerin bulunduğu iddia etti. Dr. Bülent Şık’ın Kocaeli’de sularla ilgili o çok çarpıcı iddiaları şöyle:

Antalya ilinden alınan örneklerin hiçbiri kurşun için belirlenen sınırı aşmıyor. Kocaeli’den alınan 106 su örneğinin 17’sinde (yüzde 16) kurşun kalıntısı tespit edildi. Kocaeli'den alınan örneklerin 2’si; Ergene Havzası illerinden alınan örneklerin 4’ü sınır değeri aşmıştır. Bu suların içme suyu olarak kesinlikle kullanılmaması gerekiyor.

Bakanlık bu yazı dizisine verdiği yanıtta projenin bitmediğini, elde edilen verileri değerlendirme çalışmalarının hala devam ettiğini belirtiyor. Yapılan açıklama inandırıcı değil. Çalışmanın yapıldığı zamandan bu yana üç buçuk yıl geçtiğine göre en azından arsenik, kurşun ve alüminyum miktarlarının sağlığa zarar verecek kadar çok çıktığı bölgelerde hangi önlemlerin alındığını açığa çıkarabilmek için aşağıdaki soruları sorabiliriz. 

1) Yandaki tabloda belirtilen bölgelerdeki sular içme suyu olarak kullanılmakta mıdır? 
2) Bu bölgelerde yaşayan insanlar içme suyu ihtiyaçlarını nasıl karşılamaktadır? Bu suların içilmemesini sağlamak için gereken önlemler alınmış mıdır? Bu sular gıda maddeleri üretiminde kullanılmakta mıdır? 
3) Sularda bulunan arsenik, kurşun ve alüminyumun kaynağı belirlenmiş midir? Bu kirleticilerin sulardaki miktarını azaltmak için hangi çalışmalar yapılmıştır.

Bu yazıda Baryum, Bakır, Molibden, Krom ve Nikel başta olmak üzere ele alınmayan başka kirleticiler de var. Bu kirleticilerin de Ergene Havzası ve Kocaeli’den alınan su örneklerindeki miktarlarının Antalya’ya kıyasla daha yüksek olduğunu ve daha fazla su örneğinde tespit edildiğini belirtmeliyim. Elde edilen bilgiler hangi mahalde ne düzeyde bir kirlenme olduğuna ve o mahalde bulunan endüstriyel tesislerin çevreye yaydığı kirleticilerle bir ilişki kurmaya imkân sağlıyor.

5 MİLYON İNSANI DOĞRUDAN İLGİLENDİRİYOR
Araştırma çalışmasında sadece gıdalar ve sular yok. Bunlara ek olarak hava kalitesi ölçümleri, atık su ölçümleri, Ergene Çayı boyunca alınan ölçümler, toprak, Marmara Denizi’ndeki Enez, Saroz ve İzmit Körfezi’ndeki balıklar ve deniz suyunda yapılan analiz çalışmaları da var. Araştırma projesi geniş bir coğrafi bölgede yaşayan en az 5 milyon insanı doğrudan ilgilendiriyor. Marmara körfezindeki belli bölgelerdeki dip çamurları, körfezdeki kabuklu deniz canlıları ile balıklarda yapılan çalışmalar da dâhil edildiğinde projenin çıktıları İstanbul ilinde yaşayanları da yakından ilgilendirmektedir. Buna ek olarak Türkiye’nin en önemli meyve ve sebze ürünleri üretim bölgesi olan Antalya ili de hesaba katıldığında araştırma projesinin sonuçları ülke genelini yakından ilgilendiren bir noktaya taşınmaktadır.

Bakanlık araştırma çalışmasına dair elde mevcut veri dosyasının tamamını açıklamalı. Sadece özet bir değerlendirme raporundan söz etmiyorum. Tıpkı bu yazı dizisinin ikinci yazısında değindiğim Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA) raporu örneğinde olduğu gibi kapsamlı bir değerlendirme raporunun açıklanmasından söz ediyorum. Bu konularda duyarlılık taşıyan siyasetçiler, akademisyenler, halk ve çevre sağlığını önemseyen kişi ve sivil toplum kuruluşları Sağlık Bakanlığı’ndan bu “olağanüstü kapsamlı” araştırma projesinin sonuçlarının açıklanmasını talep etmelidir. Verilerin ilgili kişi ve kurumlarca gözden geçirilebilmesi ve kamusal bir tartışma (olabildiği kadarıyla!) başlatılabilmesi için bu kesin bir gerekliliktir. Araştırmada sadece su çalışmasından elde edilen bilgiler bile Ergene Havzası ve Kocaeli'deki yerleşim bölgelerinde halk sağlığını koruma amaçlı acil bir eylem planı hazırlanarak hızla yürürlüğe konulması gerektiğine dair tartışmalara güçlü bir kanıt sunuyor.

EN BÜYÜK ZARAR ÇOCUKLARA
Kimyasal maddelerle havası, suyu, toprağı ve gıda maddeleri kirlenmiş bölgelerde yaşamanın en çok mağdur ettiği kesim çocuklar. Kimyasal maddelerle kirletilmiş bölgelerde yaşayan çocuklarda beden gelişiminde, bilişsel yeteneklerde gerileme olduğu, astım, alerjiler ve obezite gibi çeşitli hastalıklara yakalanma sıklığının arttığı çeşitli yayınlarda dile getiriliyor. Yazı dizisinde değindiğimiz pestisitler ve ağır metaller gibi pek çok zehirli madde hormonal sistem bozucu ve en büyük zararı da çocuklara veriyor. Dolayısıyla kimyasal kirlenme meselelerini çözümsüz bırakmak gelecek nesillerden vazgeçmek anlamına geliyor.

SU YASASI ÇIKARILMALI
Su kalitesinin korunması için yapılması gereken kontrol ve izleme çalışmalarındaki eksiklikleri bir an önce gidermek gerekiyor. Bu çerçevede öncelikli olarak su varlıklarını sadece insan için değil doğadaki bütün canlılar için güvence altına alan ve suyu bir meta olarak değil bir varlık olarak tanıyan bir “Su Yasası” çıkarılmalı. Türkiye’de kentsel atıklar, tarım ve sanayi faaliyetleri sonucu açığa çıkan ve sulara bulaşması muhtemel 259 kimyasal kirletici madde var. Bu kirleticilerin 174’ü (yüzde 66) için herhangi bir kontrol ve izleme faaliyeti yapılmıyor. Dolayısıyla bu kimyasal maddelerin kalıntılarının sularda bulunup bulunmadığını bilmiyoruz. Çıkarılacak yasa ile su kalitesinin korunması konusunda faaliyet gösteren bütün kamu kurumlarını tek bir çatı altında toplamak; kirlilik önleme, kontrol ve izleme çalışmalarındaki dağınıklıkları ve eksiklikleri gidermek mümkün olabilecektir. En acil işlerden biri budur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazarın tüm yazıları
X